Prof. Dr. Yavuz Günalay – McMaster University (Doktora) – ABD

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
1965’te Ankara’da doğdum. Üniversite eğitimime ODTÜ’de başladım. 1987’de Elektrik Mühendisliği’nden mezun oldum. 1990’da ise Bilkent Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği’nde yüksek lisans aldım. Sonrasında 1991-1996 yılları arasında Kanada’nın Ontario Eyaletinde Hamilton şehrinde McMaster Üniversitesi’nde Management Information Systems üzerine doktoramı tamamlayıp Türkiye’ye döndüm. Ondan sonra sırasıyla Kıbrıs Doğu Akdeniz Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve İstanbul’da Bahçeşehir Üniversitesi’nde değişik bölüm ve seviyelerde öğretim üyesi olarak görev yaptım. Şu anda da Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi dekan yardımcısıyım ve Lojistik Yönetimi bölüm başkanıyım.
Araştırma alanlarıma skotastik modeller, afet lojistiği, şehir içi taşımacılık lojistiği ve kuyruk teorisi uygulamaları girer. Bu konularda yaptığım araştırmalar TUBİTAK ve İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından desteklendi. Avrupa Birliği projelerine başvurdum. Şimdi de lojistik ve işletme bölümlerinde dersler veriyorum.
Eğitiminizi neden yurt dışında tamamlamak istediniz?
İki nedeni var. Birincisi, görgü ve bilgimi artırmak; yani bu kişisel gelişimime katkı sağlamak açısından… Çünkü o dönem yine Türkiye’de ki en iyi akademisyenlerle çalışıyordum. Master’ımı yaparken.
İkincisi de, akademik olarak çalıştığım üniversite de uluslararası akademik yayınlar çok önemliydi. Türkiye’de ki eğitimimle bu amaca ulaşamayacağımı düşünüyordum. Yurt dışındaki eğitim kurumlarında sadece sosyal değil akademik olarak da bir üniversitede bulunmak istedim.
O ülkeyi seçmekte bir amacınız var mıydı?
Aslında var. Ben seçerken o kadar bilinçli değildim yani Kanada 90’lı yıllarda o kadar bilinmiyordu. Şu anda daha fazla biliniyor. Ben kendi üniversiteme giden ilk Türk öğrenciydim. Kuzey Amerika’da ki üniversiteler daha iyi diye biliyordum ama gittiğim üniversite özellikle mühendislik alanında çok saygın bir üniversite. Gittikten sonra fark ettim bunu. Seçimimden memnunum ama şu anda yani 2000’li yıllardan sonra Avrupa’da da yüksek lisans ve doktora eğitimi yapmak kolaylaştı. Artı olarak Erasmus programı mevcut. Onu da öğrencilere tavsiye ederim. Bizim zamanımızda genelde Avrupa’da programlar uyuşmuyordu. Amerikan üniversitelerinde doktora veya master yapmak daha kolaydı. Kolaydan ziyade daha çekiciydi. Şimdi seçenekler daha da arttı ve daha kolaylaştı gibime geliyor.
Yurt dışına gidiş sürecinizden bahseder misiniz?
Dönüşümlü bir yükümlülük olmasını istemediğim için hiçbir burs başvurusu yapmadım. Genelde yurt dışına mail’ler yazdım. Pek çok üniversiteden kabul aldım ama finansal desteği alabildiğim bir üniversiteyi seçtim. Ve yurt dışında okurken de araştırma görevlisi olarak hayatımı kazanıyordum.
Doktora eğitiminizi hangi bölüm üzerinden tamamladınız?
İşletmenin bir dalı olan Bilgi Sistemleri ve Yönetim Matematiği üzerine doktoramı yaptım. Bu dalı da seçerken mühendislikte ki lisans derecemin üstüne araştırma konularım beni bu dala yönlendirdi. Operation Research alanı, matematiği güncel hayat problemlerine uygulanan kısmen uygulamalı bilim alanlarından bir tanesi. Bu alana yönelmek o zamanlarda çok yaygın değildi. Sadece Endüstri mühendisleri yapıyordu. Ama şimdi bakıyorum çok daha değişik bölümlerden de okuyan var. Yurt dışında pek çok öğrencinin bu alanda doktora yaptığını görüyorum. Çokta memnun oluyorum.
Lisansüstü eğitim döneminizdeki yurt dışı deneyimlerinizden bahseder misiniz? Herhangi bir konferansta veya bir etkinlikte bulundunuz mu?
Türkiye’de yüksek lisansımı yaparken Bilkent Üniversitesi’nin desteğiyle bu tür konferanslara gitmiştim. Ama yurt dışında olunca daha yakın oluyorsunuz. Her sene en az bir konferansa gidiyorduk. Okulun desteğiyle çeşitli seminerlere katıldım. Başka okullarda sunumlar yaptım.
O dönemde Kanada’da yaşam şartları nasıldı?
Bu güne kıyaslayacak olursak en büyük fark iletişim. Şartlar belki aynıdır ama şu an örneğin daha fazla uçuş var; gidiş-geliş daha kolay ve daha ucuz. İletişim konusunda telefonla konuşmak bizim için en büyük masraflardan biriydi ama şimdi öğrenciler daha rahat olabiliyorlar. Daha önce de söylediğim gibi gittiğimde tek Türk bendim. Birkaç hoca vardı onlarla Türkçe konuşarak ihtiyacımı giderebiliyordum. Telefonla konuşmak çok pahalıydı. Şu anda bu gibi şeyler internet sayesinde çok daha ucuz ve kolay.
Ben gittiğimde internet yoktu mesela. Çok eski değil ama bilirsiniz 1993’te internet geldi Türkiye’ye. Ben 1991’de yurt dışında gittiğim için o zamanlar en çok zorluk çektiğimiz şey iletişimdi.
Dil konusunda bir problem yaşadınız mı?
Anadolu Lisesi mezunu olduğum için o konuda Türkiye’nin şanslılarındanım. Ama şöyle bir şey var ki yine internetin olmadığı bir dönemde öyle videolar izleyip konuşma diline hâkim değildik bu zaman ki gibi. Gittiğim zaman konuşma dilinde sıkıntılar yaşıyordum o yüzden. Derslerde iyisiniz ama bir iletişim kurmakta bir sosyalleşme de ilk birkaç ay size bir zorluk çıkarabiliyor. Ama tabii ona da alışıyorsunuz zamanla.
Gittiğiniz üniversite de herhangi bir çalışma yaptınız mı?
Yaptım. Daha sonrasında konuk olarak da gidip derste verdim. Dediğim gibi orada zaten asistandım ayrıca hayatımı kazanmak için bir dönem ders verdim. Daha sonra orada yaptığım makaleler yayımlandı. Ziyaret etmek amaçlı da yaz dönemlerinde gittim. Buradan yaptığım yayımlarda yine literatüre girdi. O açıdan Kanada’da ki bilime bir katkım olduğunu zannediyorum.
Peki, neden yurt dışında kalmayıp Türkiye’ye dönmeyi tercih ettiniz?
Giderken öyle bir amacım yoktu. Eğitimimi alıp dönmekti amacım ve öyle de yaptım.
Orada kaldığınız süre boyunca iş fırsatları edindiniz mi?
Kanada’da iş fırsatım vardı. Göçmenlik de mümkündü. Hatta göçmen olursanız ek gelirinizde olabiliyordu. Hani avantajlı bir durumdu ama o zamanlar benim hedefim Türkiye’ye dönmekti ve döndüm.
Lisansüstü eğitimini yurt dışında tamamlamak isteyen öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Ben şu anda ülkeleri çok entegre görüyorum. İhtiyaçları olduğunu zannetmiyorum ama eğer ki varsa sadece gidecekleri okul listesine bakmasınlar. Gidecekleri ülke, şehir, eyalet bunların özelliklerine baksınlar. Türkiye’de yaşamak istedikleri şehre uygun bir yere gitsinler. Çok ufak bir üniversite kasabasına gitmekten uzak dursunlar.
Orada sosyal, kültürel, yemek gibi değişikliklere açık olmaları gerekiyor. Yurt dışında çok fazla Trük var. Gidip orada ki Türk çevresine çakılı kalıp hayatı sürdürmenin bir anlamı yok. Eskiden yurt dışındaki makalelerin, filmlerin Türkiye’ye gelmesi yıllar alıyordu. O yüzden bizim zamanımızda yurt dışına gitmek çok önemliydi. Şimdi bakarsak bir film aynı anda oynuyor, dediğim gibi internet sayesinde pek çok bilgiye aynı anda ulaşabiliyoruz. Gerçekten orada ki yaşamı takmadığınız sürece aldığınız eğitimin size pek faydası olmayacak. Aynı eğitim burada da var. Oradaki kültür ve sosyal olayları görüp etkilenmekte çok önemli…
Bu tarz konular ülkelerdeki insanları birbirine yaklaştırıyor. Yani insanların birbirlerini daha rahat anlamasını sağlıyor. Ümit ediyorum ki Donald Trump’ın beklentileri dışında bu yaklaşmalar sonunda daha barışçıl daha ileri giden bir dünyaya kavuşabileceğiz. Yoksa herkes kendi kabuğunda kalırsa bunlar çatışmalara yol açabiliyor. Bu çatışmaları engelleyebileceğini düşündüğüm için kesinlikle tavsiye ediyorum ve bu gibi yeniliklere, yeni düşünce ve sosyal değişikliklere hazırlıklı olmalarını tavsiye ediyorum.
Türkiye’ye döndüğünüzde adapte olmakta güçlük çektiğiniz durumlar oldu mu?
Çok değil. Bizim Türkiye’de bazı kültürel eksikliklerimiz var mesela kurallara uymamak gibi. Bu durumun düzelmesini her zaman ümit ediyoruz.
İnsan ilişkilerine bakış açımın değiştiğini düşünüyorum. Orada bireyin daha önemli olduğunu burada toplumsal baskının daha ön planda olduğunu görebiliyorsunuz. Döndüğümde o farkındalığım oldu. Bu zorluk çekme açısında değil ama gidip gelmemle arasındaki fark açısından bakarsak en belirgin söyleyebileceğim bireysel özgürlüklerin daha çok farkına varıyor olmam. Bunun bana çok şey kattığını düşünüyorum ama Türkiye’ye uyum sağlamakta zorluk çektiğim çok bir şey yok.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Belli bir yere sabit kalmayın. Mesela ben Kanada’ya gitmeden önce bütün arkadaşlarım Amerika’ya gidiyor diye Amerika’yı tek hedef gibi düşünüyordum. Tanıştığım bir hoca vasıtasıyla Kanada’yı düşündüm. Şu anda için dünyada başka bir ülkede bulunmak önemli. Bu Avrupa olabilir ya da Amerika, Japonya, Çin gibi değişik ülkelerde de olabilir. Aldıkları eğitim kadar bulundukları sosyal çevreden de alacakları vardır. O yüzden başka bir ülkeye gidip belli bir süre zaman geçirmeleri, lisansta veya yüksek lisansta hem öğrencilere hem de Türkiye’ye çok şey katacaktır diye düşünüyorum.
Write a Reply or Comment